Gurme Sineğin Maceraları

 

karasinekVızz Vızz. Ağzımı her açıp kapadığımda kulağıma bundan başka bir ses gelmiyor. Çok rahatsız edici, sinek olduğum halde benim bile kulaklarımı tırmalayan, itici bir ses. Bu yüzden yıllardır içimden konuşuyorum. Karşılaştığım diğer sinekler beni dilsiz sanıyorlar. Oysa ben vızlamaya utanıyorum da o yüzden sesim çıkmıyor. Zaten onlarla konuşmaya da ihtiyacım yok. Bütün gün oradan oraya uçup, buldukları her türlü pisliğin üstüne konuyorlar. Hiç mide yok bunlarda. İnsanlardan ve hatta havanlardan arta kalan her türlü kokuşmuş maddeye bayılıyorlar. Ben hiç onlar gibi olmadım…

Dünyaya geldikten kısa bir süre sonra henüz larva halindeyken bile etrafımdaki kokulardan nefret ederdim. Biz sinek camiası neden böyle bir pislik içinde yaşıyorduk anlayamıyordum. Kanatlarıma kavuşup bu tiksindirici yerden bir an önce gitmekten başka bir şey düşünemiyordum. Rahmetli annem benimle birlikte 96 yumurta yapmıştı ve hepimiz nemli ve karanlık olan bir köşede bekliyorduk. Saatler geçip de karnımız yavaş yavaş acıkmaya başlayınca, bizimle ortak yaşayan bakteriler pis kokulu asitlerini salgıladılar ve nemle birlikte iyice nefes almayı zorlaştıran ağır bir hava sardı etrafı. Beslenmek için onlara muhtaçtık. Çünkü bizim metabolizmamız sadece sıvı tüketmemize izin veriyor ve diğer şeyler için bu bakteriler bize yardım ediyorlardı. Ama metamorfoz odasına gitmeden önce onlardan kurtulmamız emredildi. Çünkü o odaya hiçbir mikrop ve bakterinin girmemesi gerek. Bunun için vücutlarımızda, tam olarak  bağırsağımızda sakladığımız güçlü bir asit var. Öldürme komutu geldiğinde onları serbest bıraktık. Arınmış bir halde metamorfoz saati için bekledik.

Metamorfoz odası biraz ilerideydi. Burası aşırı sıcak ve zemini yapış yapış bir mağaraydı. Biz larvaların gerçek bir sinek olabilmesi için burada en az altı gün kalıp, iki metamorfoz geçirmesi gerekiyordu. İlk metamorfozum sırasında fazla acı çekmedim. Ama ikincisi çok zor geçti. Çünkü ikinci aşamada beni özgürlüğe kavuşturacak olan kanatlar çıktı. Gövdemden çatırdayarak derimin içinden bıçak gibi keserek çıktılar. Anlık bir acı olmasına rağmen bugün bile hala hatırladığımda kanatlarım sızlar.

Kanatlarıma kavuşunca üç gün kadar annemden uçma, iniş ve  tehlikelere karşı uyanık olmak için refleks dersleri aldım. Sonra bir gece artık sürünün kokusuna daha fazla dayanamayarak kaçtım. Plan yapmama bile gerek kalmadı çünkü tembel bekçi sineklerinin hepsi bütün geceyi bir ineğin gübresinde pislik banyosu yaparak geçirdiler.

İlk uçuş denemelerimde annemden gizli akşamları da çalıştığımdan epey tecrübe kazanmıştım. Bu tecrübe beni üç yüz metre kadar uçurdu ama sonra yoruldum ve  İlk geceyi bir karahindiba çiçeğinin çanağında geçirdim. Kaçtığım karanlık ve pis kokulu yerle kıyaslanınca bu çiçek benim için cennetten bir parça gibiydi. Yumuşacıktı ve harika kokuyordu. Huzurlu bir uykunun kollarına bıraktım kendimi…

( Devamı için yarını bekleyiniz 🙂 )    Nilüfer

Yorum bırakın