Kara Kaplı Defter

Keskin bir kahve kokusu var havada. Kokunun gücü, aromatik büyüsü zihnimi canlandırıyor. Az sonra misafirlerim gelecek. Kararlaştırdığımız saate henüz yirmi dakika var ama Nehir yine erken gelir, biliyorum. Her zaman erkencidir. 10 yıldır tanıyorum, bir gün bile bir buluşmaya geç geldiğini görmedim. Disiplinli, programlı, her zaman temkinli biridir. Hayatını kendi kanunlarına göre yaşar. Her yılın sonunda oturur, kara kaplı defterini eline alır, yeni gelecek yılda neler yapmak istediğini, kendinde yanlış bulup düzeltmek istediği yanlarını, o yıl gerçekleştirmek istediği hedefleri madde madde yazar. Bunları nereden mi biliyorum, elbette gizli gizli okumadım defterini. Bir gün sadece ikimizdik. Hiç unutmuyorum Aralık ayı idi. Dışarıda ayaz vardı. Kar henüz düşmemişti sokaklara. Taksim’de buluşmuş, meydandan aşağıya İstiklal caddesine doğru yürüyüş yapmıştık. Tünele yakın sevdiğimiz bir kafe var. Cam kenarındaki masa şansımıza boştu. Atkılar, montlar, eldivenlerden kurtulup, kafenin sıcak ortamına bıraktık kendimizi. Sonra birer kahve söyledik. Nehir yine her zamanki gibi yorgun ve uykusuz görünüyordu. Gözlerinin altında hafif karartılar vardı. Ona ne çok yakışıyor bu karaltılar diye düşünmüştüm. Birçok insanın aksine, yorgunluk onu daha da güzelleştiriyor, farklı bir hava katıyor ona. Kahvelerimizi beklerken o an okuduğu kitaptaki kahramandan bahsetmeye başladı. İkimiz de kitap okumayı çok severiz ama Nehir her buluşmamızda farklı bir kitaptan bahsedecek kadar çok okur. Haftada bir ya da çok meşgul olduğumuz dönemlerde iki hafta aralıkla mutlaka birbirimize zaman ayırırız ve her gelişinde elinde farklı bir kitap görürüm. Ondaki bu okuma ve öğrenme açlığını her zaman kıskanmışımdır. Okuduğu kitaplardaki olay ve kahramanları kendi dünyasında yaşatır. ‘Bir kapı açılıyor’ dedi bana. Yeni bir öyküye ya da bir romana başladığımda, daha ilk sayfayı çevirdiğimde açılır o kapı. Kendimi bırakır, ilk adımı atar, kitabın içine girerim. Sonra sayfalar boyunca orada yaşarım.’ Yine böyle bir hikayenin içindeydi o gün de. Kitaptaki adamı kendine çok benzetmişti Nehir. ‘Biliyor musun’ dedi, ‘bu adam da aynı benim gibi yıl sonlarında oturup bir önceki yılı değerlendiren notlar alıyor ve gelecek yeni yıl için hedefler belirleyip planlar yapıyor. ‘ Sonra da açıp kara kaplı defterini, notlarından bazılarını okumuştu bana.

Uzun yıllardır arkadaş olmamıza rağmen ilk kez bu kadar özelini açmıştı. Benim feci şekilde hissettiğim ve zaman zaman acıtan bir mesafe var aramızda. Nehir sessiz sakin biridir ve ne kendisi hakkında ne de başkaları hakkında konuşmaktan hoşlanmaz. İçe dönük bir hayatı var. Bazen on beş gün boyunca ondan hiç haber alamam. Ortalardan kaybolur, telefonlara çıkmaz, maillere, mesajlara cevap vermez. Uzun yıllar olduğu için dostluğumuz bütün bunlara alıştım. Ulaşılmak istemediği zamanları artık anlıyorum. İlk tanıştığımız zamanlarda bana çok garip gelirdi bu halleri, anlam veremezdim. Şimdi onu artık iyice tanımış biri olarak yadırgamıyorum. Böyle biri o. Yalnızlığı seviyor. Benimle neden dost olduğunu da anlıyorum artık. İkimiz de edebiyata düşkünüz. Benimleyken sıkılmadığını, konuşacak çok şey bulduğunu ( ki çoğu kitaplar ve yazarlar hakkında ) söylüyor. Başka kimseyle böyle verimli zaman geçirmediğini söyledi geçen gün. Benim için de aynı durum geçerli aslında. Onun sayesinde yeni yazarlar, kitaplar keşfediyorum. Edebi açlığım artıyor. İstanbul’da birçok insanın bilmediği, huzur verici atmosferi olan, kitapseverlerin toplandığı, masaların üzerinde yığınla kitaplar ve taze kahve kokan  mekanları biliyor. Buluştuğumuzda buralara götürüyor beni.

Kapı çaldı. Gelen Nehir olmalı. İki haftadır görmüyorum onu. Bakalım bu sefer hangi kitapla karşıma çıkacak. Yine hangi dünyadan seslenecek. Diğer kızlar gelmeden kaç fincan kahve içeceğiz kim bilir.

Nilüfer

Kara Kaplı Defter” için 2 yorum

Yorum bırakın